Ticaret psikolojisi, “hayatta kalan” ile “piyasa tarafından sürüklenen” arasındaki belirleyici faktördür. Birçok yatırımcı, fiyat grafiğine ne kadar çok bakarlarsa, o kadar çok kaybettiklerini söyler. Gerçek şu ki, mum grafiklerine bir elektrokardiyogram gibi bakıyorlar ve her fiyat dalgalanmasını kendi yaşamı olarak görüyorlar.
Piyasada bir süre geçirdikten sonra üç tür insanı tanımak mümkündür:
All-in olan kişiler – fiyat düştüğünde panik yapar, fiyat arttığında ise endişe duyarlar. Artık işlem yapmıyorlar, dua ediyorlar. Tamamen dışarıda kalan kişiler – birkaç gün takip etmedikten sonra, fırsatı kaçırdıkları için pişman olurlar. Ve yarım pozisyon tutan grup, net bir stop-loss ile – her gün sakinler, hesapları düzenli olarak büyüyor, duygusal dalgalanmaları az.
Bu bir şans meselesi değil, ticarette “oyunlaştırma” düşüncesinin bir sonucudur - piyasayı kuralı olan bir oyun olarak görmek: kazanırsan gururlanma, kaybedersen yılma, zararı keserken suçlama, kar edersen kendini beğenme. Düşünülmesi gereken tek şey "sonraki hamle"dir, “önceki emir neden kaybetti” değil.
Bu Düşüncenin Üç Temel İlkesi
Tümünü Yatırma
Tüm sermayeyi bir pozisyona yatırdığınızda, oyuncu kumarbaz haline gelir. Bu noktadan itibaren, tüm kararlar sadece umuda dayanır. Umut kar getirmez - sadece tansiyonu yükseltir.
Piyasadan Tamamen Ayrılma
Artık hiçbir pozisyon kalmadığında, piyasaya olan hassasiyet kaybolur. Yükseliş piyasasında, zamanı kaçırmak kolaydır; düşüş piyasasında, duygusal hareket etmek kolaydır. Hem bilinç hem de sermaye küçülür.
Pozisyonu “Yeterince İlgi Göster” Seviyesinde Tut
Basit bir standart: eğer gece yarısı sıcak bir haber varsa ve hemen kalkıp bakmanız gerekiyorsa - bu makul bir seviyedir. Eğer derin uykudaysanız ve umursamıyorsanız, pozisyon çok küçük; eğer kaygıdan uyuyamıyorsanız, pozisyon çok büyük.
Bu, “sadece bekleyip durmak” değil, en istikrarlı saldırıdır – dayanıklılığı sürdürmek, tetikte olmak ve proaktif olmak. İşlemleri bir oyun olarak gördüğümüzde: pozisyon kan miktarı, stop-loss yeniden doğma mekanizması, inceleme ise beceri yükseltme stratejisidir.
Ticaretin “oyununu” nasıl oynayacağını bilen kişiler, piyasaların duygularını yönetmesine izin vermezler, aksine – kendi ritimlerini kontrol ederler.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Grafiğe Ne Kadar Bakarsanız O Kadar Kaybedersiniz – Büyük Kazanan Traderların Sırrı Bu 3 Basit İlkede Gizli
Ticaret psikolojisi, “hayatta kalan” ile “piyasa tarafından sürüklenen” arasındaki belirleyici faktördür. Birçok yatırımcı, fiyat grafiğine ne kadar çok bakarlarsa, o kadar çok kaybettiklerini söyler. Gerçek şu ki, mum grafiklerine bir elektrokardiyogram gibi bakıyorlar ve her fiyat dalgalanmasını kendi yaşamı olarak görüyorlar. Piyasada bir süre geçirdikten sonra üç tür insanı tanımak mümkündür: All-in olan kişiler – fiyat düştüğünde panik yapar, fiyat arttığında ise endişe duyarlar. Artık işlem yapmıyorlar, dua ediyorlar. Tamamen dışarıda kalan kişiler – birkaç gün takip etmedikten sonra, fırsatı kaçırdıkları için pişman olurlar. Ve yarım pozisyon tutan grup, net bir stop-loss ile – her gün sakinler, hesapları düzenli olarak büyüyor, duygusal dalgalanmaları az. Bu bir şans meselesi değil, ticarette “oyunlaştırma” düşüncesinin bir sonucudur - piyasayı kuralı olan bir oyun olarak görmek: kazanırsan gururlanma, kaybedersen yılma, zararı keserken suçlama, kar edersen kendini beğenme. Düşünülmesi gereken tek şey "sonraki hamle"dir, “önceki emir neden kaybetti” değil. Bu Düşüncenin Üç Temel İlkesi